Tam bir yıl oldu.
21 Ekim 2024, saat 14.12…
Hayatımın film şeridi gözlerimin önünden geçtiği an.
Bir lansman davetinde, açılışı yapılan bir tır servisinin bakım kanalına düşmemle başlayan, bir saniyede değişen bir hayat.
Alınmayan iş güvenliği önlemleri sonucu 1.80 metrelik bir kanala düşüş — sağ kalçam, bacağım, kemiklerim… Hepsi bir anda paramparça oldu.
Gebze Fatih’ten Kocaeli Şehir Hastanesi’ne uzanan süreç…
Çoklu kırık, ağır ameliyat, 10 güne yakın hastane süreci, aylarca bastonsuz yürüyememek, kendi işini görememek…
Ve daha beteri: iki ay boyunca yatağa mahkûm olup, “ya pıhtı atarsa” korkusuyla her nefesi saymak.
Ama en zoru ne biliyor musunuz?
O yatakta, cam kenarında üç ay boyunca otururken sitenin bahçesinde top oynayan çocukların sesini duymak.
Hayatın dışına düşmüşken, yaşamın senin dışında akmaya devam ettiğini görmek.
Geçmiş olsuna gelenlerden “Abi, bir şey ister misin?” dediğinde cevabım sadece şu oldu:
“Soğuk mandalina.”
zanediyorum narkosun verdiği bir hararet o kadarda gerçek, o kadar insanca bir istekti benimkisi.
Unutmak mümkün mü? Elbette başıma gelen bu talihsiz kazayı.
uzun bir süre alacak eski halime gelmem, Geçti mi? Hayır. Süreç hâlâ devam ediyor.
Ama en azından bugün tek değnekle yürüyebilmenin huzurunu, yeniden üretmenin hazzını duyuyorum.
Hayatı, sağlığı, insanı özümseyerek…
Gördüklerim, yaşadıklarım, dost bildiklerim ve gerçekten dost olanlarla geçen bir yıl…
Acı da kattı, farkındalık da.
Ahmet Minguzzi ve Adaletin Aynası
Bir yıl dolarken, ülkemde yaşanan başka acılar, başka adaletsizlikler içimi dağladı.
15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi, 24 Ocak 2025’te Kadıköy’de arkadaşlarıyla alışverişe çıkmıştı.
Kaykay malzemesi alacaktı sadece…
Ama iki gencin —dizilerden öğrendikleri “kahramanlık” maskesiyle— attığı bir bıçakla hayatı son buldu.
Kameralara yansıyan o korkunç an, sadece bir gencin ölümünü değil, toplumun vicdanının sessizliğini de kayda aldı.
Dün karar açıklandı.
Sanıklar 24’er yıl hapis cezası aldı.
Ama içimizdeki yara dinmedi.
Adalet mi bu?
Bir annenin “cani canidir” diye haykırışı hâlâ kulaklarımızda yankılanırken, verilen cezalar içimizi soğutmadı.
Biz hâlâ “adalet yerini buldu mu?” sorusunun cevabını arıyoruz.
Bu konuda Sedat Peker’in yaptığı açıklamayı da çok net ve doğru buldum. Toplumsal vicdanın sesi bazen beklenmedik yerlerden yükselebiliyor.
Edremit’te Kanlı Gece
Ve bir başka kara sayfa…
19 Ekim gecesi, doğup büyüdüğüm, baba tarafımın hâlâ yaşadığı Balıkesir Edremit.
Zeytin kokulu, turizmin incisi, huzurun adresi Edremit.
Ama o gece, bir firarinin silah sesleriyle sarsıldı.
Mustafa Emlik isimli firari hükümlü, 3 kişiyi öldürdü, 3 kişiyi yaraladı, aralarında polislerimiz de var. Bu firari, bölge dışında değil bölgenin içinde yaşıyor,akılalmaz bir durum, yakalanamıyor.
Şöyleki, Burhaniye ve Edremit komşu ilçeler aralarında 15-20 dakika en çok zaman aralığı var ,firari bölge dışında olsa hadi diyeceğim zor.
Kolluk kuvvetlerinin gözlerinin önünde olduğu halde yakalanamıyor ve adam Edremit’e bir de çalışıyor.
Yahu bu ne perhiz bu ne lahana çorbası demezler mi? ne var, ne yok ortaya çıkmalı..
Burhaniye’den Edremit’e kaçan bir suç makinesinin, dar bir coğrafyada yakalanamaması…
Bu, sadece bir güvenlik zafiyeti değil; sistemin bütün bölgelerde aynı çalışmadığının göstergesi, bir çürümüşlük değil doğru yerde doğru insanların görevlerinde gevşeklik arz ettiğinin göstergesidir.
Belli dönemlerde çokça yaşadığım, hala irtibat olduğum memleketim 3 seneye oturduğum a basın ve gazetecilik yaptığım geniş bir akrabama, eş dost çevremim bulunduğu her alanda fazla tanıdığım olduğu “Balıkesir merkez” dahil ve tüm ilçeleri bildiğim hinterlant.
Sadece şunu söylemek istiyorum, olayın yaşandığı alan, uzun kovalamacalara imkân tanımayacak kadar dar.O gece silah sesleri saatlerce neden susturulmadı? Soru şu Müdahele gecikmişliği var mı, var bence!
Zafiyet mi, Umursamazlık mı?
Elbette bazen anında müdahale oluyor, doğru adımlar da atılıyor.
İşini hakkıyla yapan, görevine saygı duyan pek çok insan var.
Ben kendi tedavi sürecimde, özellikle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin 153 sosyal hizmet sistemi üzerinden aldığım destek ve insanî yaklaşımı takdirle anıyorum.
Doğru kişiler, doğru noktalarda olduğunda, sistem işliyor.
Ama sorun şu ki, her yerde işlemiyor.
İster bir iş kazasında alınmayan önlem,
ister sokakta işlenen bir cinayet,
ister firari bir katilin yakalanamaması…
Hepsinin ortak noktası aynı: zafiyet.
Ve bu zafiyet artık tesadüf değil, alışkanlık haline geldi.
Biz bu topraklarda artık “kazalar kaderdir”, “cinayetler münferittir” cümlelerini duymaktan yorulduk.
Ne kazalar kader ne cinayetler münferit.
Bunlar, görmezden gelinen ihmallerin, ertelenen adaletin, suskun kalınan haksızlıkların sonucu.
Adalete, Vicdana, İnsana olan güven
Bir yıl önce ben bir çukura düştüm.
Ama fark ettim ki, asıl düşen ben değilmişim.
Biz hep birlikte düşüyoruz
adalete, vicdana, insana olan güven.
Ve o çukurdan çıkmak, sadece bastonla yürüyen benim değil, hepimizin mücadelesi.
Belki bir gün, o “soğuk mandalina” gibi sade bir adalet özlemini hep birlikte tadarız.
Ama o güne kadar yazmaya, hatırlatmaya, unutturmamaya devam edeceğim.
Saygılarımla
Esenlik ve Sağlık Dolu Günler Dileğiyle









