Yazıma iki büyük düşünürün sözleri başlamak istedim..
*Öğretim sınıfta biter fakat eğitim ancak hayatla beraber sona erer. (F. W. Robertson)
*Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır. (Albert Einstein)
Pandemi iki yıldır, evlatlarımızı evde tıkadı, bizde onlarla tıkalı kaldık. Uzaktan eğitim ile öğrenebileceklerini öğrendiler fakat meslek liselerinde, meslek yüksek okullarında, üniversitelerin birçok bölümünde, özellikle uygulama dersler anlatılırken uzaktan yapılan eğitim biraz zorda olsa t cetvelini ekrandan gösteren meslek lisesi öğretmenin durumu ile onu dinleyen öğrencinin hayali ruhiyesini anlamak mümkün değil. Gerçekten biraz komikliklerle dolu bir eğitim oldu pandemi dönemi. Sözel dersler neyse ama uygulamalı derslerde özellikle birçok unutulmaz anılar birikti. Şimdi okullar açıldı… Öğretmenler, öğrenciler, ilkokula başlayan minikler ve ailelerin heyecanını gördük. ‘Değişen bir şey yok yine anne.’ diye bağrışlar duyduk. Pandemi kuralları nedeniyle okulların bahçelerine alınamayan veliler, öğretmenler ile velilerin karşılaştığı gergin durumlar gördük.
Nezaket, saygı, ikili ilişkilerde kurulan hoşgörü, sinirleri alınmış eğitmenleri mi görmek yoksa kaşlarını çatan kuralcı eğitmen mi diye sorduğumuzda, eğitmenlerin velinin yanında nasıl olmalı veli eğitimciye nasıl durmalı bu tam bir muamma. Çözülmesi gereken en önemli konu. Zannediyorum çocuklardan önce velilere verilecek eğitim ile sorunlar çözülür mü diye düşünmek gerekir, belki çözülür. Yeter ki anlatmasını bilsin eğitimci.
Fatih Mahallesi, Yasa sokaktaki 17 Ağustos İlköğretim Okulu ofisimizin tam karşısında olduğu için pandemide okulların kapalı olduğu dönem ve açıldıktan sonraki dönem itibari ile bu okulun içinde futbol, basket, vs. Oturma alanlarını öğrencilere olduğu kadar mahallenin çocuklarında sosyal aktivitelerinden yararlanmakta. İşte tamda sorun burada başlıyor. Birçok okulun kapısı acık, birçoğunun da kapalı. Bizim okulunda ne yazık ki kapalı. Bazen ofisimizin dışında oturduğumuzda gördüklerimize inanamıyorduk, üstelik yüreğimiz hop kakıyor iniyor, neden mi?
Teşekkür ederim, Ferhat Dilek Müdürüm
Sivri demirlerin üstünden atlayıp okulun bahçesine giriyorlardı, bazen bağırıp kızıyorduk. O zamanda diğer kapıdan gireriz diye gidiyorlardı. Bir gün birisinin tişörtü takıldı, yani demir bir girse problem büyük, kızamadık tabi yardımına gittik. Durumu anlattık nafile. Sanki ordu gibi geliyorlar. Sosyal aktivite yapacakları yerleri olmayan küçükler tehlikeye gel derken, gençler devamlı çıkıyor iniyor, cambazlara taş çıkartıyorlar, ama ufakların durumu hayret edilecek kadar vahimdi…
Pazar günü, yine aynı sahneleri yaşıyoruz, artık dedim yetkili birilerini aramak, konuyu yazmak yerine aramak, konun direkt yetkilisine bilgi vermek gerekir diye düşündüm. Kartepe İlçe Eğitim Müdürü Ferhat Dilek Müdürü aradım, (telefon konusunda yardımcı olan meclis üyesi dostumuza teşekkür ederim) konuyu anlattım, kısada olsa bir sohbetimiz oldu. Dinledi ve halledeceğini söyledi. Hasiyetimizden dolayı teşekkür etti. Ertesi günden beri kapılar açık. Artık demirlerden atlayıp okula giren olmuyor. Bir İletişimci olarak görevimi yaptığıma inanıyorum. E tabi Müdür’de görevini yaptı. Kendilerine teşekkür ediyorum. Böylesine önemli bir durumu dikkate aldıkları için.
Gazetecilik vur, ölsün, yakaladık mı, hadi vuralım değil de istişare yapıp kamudaki problemleri kamu iletişime girip çözmeği denemek gerekir olmuyorsa kanıtla ve yaz.
Bundan sonraki yazımda önemli bir konuyu işemek istiyorum, Meslek lisesi memleket meselesi, bu konuyu bir sonraki yazımda yazacağım ama bu meslek liselerinin durumu ve içerideki eğitimcilerin durumu, yaşadıklarım sorunlar çözümlerini ve tespitlerimi anlatacağım, bu konu önemli. Ülkeye katma değer yaratacak sistemin köreldiği bu duruma Devletin artık mesleki eğitim sisteminde bir devrim yapması gerekmekte…
Selam ve saygılarımla
Metin ŞENDİL