Ortadoğu’da onlarca yıldır süren çatışmalar, işgaller ve müdahaleler, artık sadece bölge halklarını değil, küresel dengeyi de doğrudan etkileyen bir hâl aldı. Bu denklemin en sert oyuncularından biri ise hiç şüphesiz İsrail.
Kurulduğu günden bu yana yayılmacı bir politika izleyen İsrail; Filistin topraklarını işgali, Suriye ile yaşadığı Golan Tepeleri meselesi, Gazze’de uyguladığı sistematik baskı ve son olarak Şam’a düzenlediği hava saldırıları ile “dur” diyebilecek bir irade ile karşılaşmıyor.
Yeni Hedef: Sınır Ötesi Etki mi?
Son dönemde İsrail’in Suriye’deki Durzi aşiretine verdiği örtülü destek ve ardından başkent Şam’a yaptığı hava saldırısı dikkat çekti. Bu, sadece Suriye içinde değil, bölgenin tamamında yeni bir dizaynın habercisi olabilir mi?
Bazı yorumlara göre bu saldırı, sadece Durzileri değil, aynı zamanda Suriye’deki diğer Arap ve Bedevi grupları da sahaya çekmeye yönelikti. Ancak Suriye ordusunun karşılık vermesiyle, “kontrollü çatışma” formülü bir kez daha sahneye konmuş oldu.
İddialar arasında, İsrail’in bu operasyonları bölgede yeni bir tampon hat kurmak için yaptığı ve nihai hedefinin Türkiye sınırına kadar etki alanını genişletmek olduğu yer alıyor.
Akkuyu Nükleer Santrali Tehlikede mi?
Tüm bu gelişmelerin Türkiye’ye yansıması ise başka bir düzlemde konuşuluyor. Türkiye’nin en büyük stratejik enerji yatırımı olan Akkuyu Nükleer Santrali’nin, İsrail tarafından “bölgesel nükleer denge” gerekçesiyle tehdit edildiği yönünde çeşitli spekülasyonlar mevcut.
İsrail’in bu bölgeye nükleer enerji yatırımı yapılmasına sıcak bakmadığı, uluslararası çevrelerde konuşulan bir gerçek. Dolayısıyla, bölgedeki enerji politikalarıyla örtüşmeyen bu proje, İsrail’in istihbarat ve hava operasyonları için “potansiyel hedef” haline gelir mi sorusunu akla getiriyor.
Türkiye Ne Yapar?
Bu noktada sorulması gereken kritik soru şu: İsrail böyle bir saldırıya kalkışırsa, Türkiye ne yapar?
Askeri caydırıcılık: Türkiye’nin hava savunma sistemleri ve ordu hazırlığı, böyle bir saldırıyı bertaraf edecek düzeyde mi?
Diplomatik tepkiler: Türkiye böyle bir girişimde yalnız mı kalır, yoksa uluslararası destek bulur mu?
Kamuoyunun tepkisi: Böyle bir provokasyon, Türkiye’nin iç politik dengelerini nasıl etkiler?
Kimileri “İsrail böyle bir şeye kalkışmaz” derken, bazı analistler İsrail’in bölgede zaman zaman “kontrollü kaos” stratejisi yürüttüğünü, dolayısıyla böyle bir riskin her zaman masada olduğunu söylüyor.
Sonuç: Hazır mıyız?
İsrail’in bugüne kadarki politikaları, sadece silahla değil, istihbaratla, algı yönetimiyle ve diplomatik baskıyla da yürütüldü.
MOSSAD gibi dünyanın en etkin servislerinden birine sahip olan İsrail, tehditlerini çoğu zaman gerçekleştirmese’de bölgesel dengeleri belirleme’de çok etkili bir aktör.
Türkiye ise enerji bağımsızlığı ve stratejik güvenlik hedefleri doğrultusunda, Akkuyu gibi projelerde kararlılığını sürdürüyor.
Ancak şu da açık: Bölgede oyun kuran değil, oyun yıkan bir anlayışla karşı karşıyayız.
Soru şu: Türkiye hem sahada hem masada bu tarz provokasyonlara ne kadar hazırlıklı?
Savaşsız barış dolu günler dileğiyle,,
Metin Şendil









