Kocaeli’nin İzmit ilçesinde yaşayan 92 yaşındaki Kore gazisi Kamil Başer, aradan yıllar geçmesine rağmen bölgede yaşadıklarını ve “Türkan” ismini verdiği 6 yaşındaki Koreli küçük kızı aklından çıkaramıyor.
AA’nın, Güney Kore’ye destek için 17 Eylül 1950’de Türkiye’den ilk tugayın yola çıkmasının 74. yılı kapsamında hazırladığı haber dosyasının altıncı bölümünde, Kore gazisi Kamil Başer’in anılarına yer verildi.
İzmir’de askerlik yaptığı dönemde gönüllü olarak Kore’ye giden Başer, o günlerden kalan fotoğrafları, berat ve madalyalarını evindeki çalışma odasında vitrinde sergiliyor.
“Allah savaşı hiçbir ülkenin başına vermesin”
Kamil Başer, AA muhabirine, ilkokul mezunu olduğunu, o dönem yoksulluk nedeniyle eğitimine devam edemediğini belirterek, 1951 yılında ehliyet aldığını ve şoförlük yaparak geçimini sağladığını söyledi.
Ailesinde asker olanların bulunduğunu dile getiren Başer, “Kökenimiz zaten askerlikten, gazilikten geliyor. Asker olunca çok seviliyordum. Bölük komutanı göndermiyordu ama ‘Gideyim komutanım.’ dedim. 1,5 ay Ankara’da, 1,5 ay da İzmir Bornova’da, geri kalanını da Kore’de tamamlandık. Gittiğime pişman olmadım. Annem yaşlıydı, ondan gizli gidince oraya varınca duygulandım. Bir gariplik o zaman çöktü işte.” diye konuştu.
Başer, 1952 yılında gittiği Kore’de 1 sene kaldığını, Türk Ordonat Bölüğünde şoför olarak görev yaptığını, gidiş ve dönüş yolculuğunun 2 ay sürdüğünü ifade ederek, ailesinden 14 ay uzak kaldığını kaydetti.
Türk askerinin kahramanca mücadele ettiği Vegas Muharebesi’ni unutamadığını, bir komutanı ve askerleri başka bir bölüğe götürürken pusuya düştüklerini anlatan Başer, “Allah savaşı hiçbir ülkenin başına vermesin. Sefalettir, yıkımdır. En çok eziyet çekenler yaşlılar ve çocuklar. Çocuklar bir dilim ekmeğe muhtaçtı, çok sefil durumdaydı.” dedi.
“Türkan’ı 3 belediye aradı ama bulamadılar”
Başer, Kore’de tanıştığı 6 yaşlarındaki kızın da aklından çıkmadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Duvar üstünde ağlayıp duruyordu. Kamptan görüyorum, tel örgünün dışında. Ben Türkçe, o Korece bir şeyler anlatıyoruz ama el hareketleriyle anlaşmaya çalışıyoruz. Gitgide anlaşmayı düzene sokmaya başlayınca ona ekmek verdiğim zaman dünyalar onun oluyordu çünkü ekmek diye bir şey yok. Asker ne verirse onu yiyorlar. Bizim de zamanımız doluyor. Komutana dedim ki ‘Ben bunu götüreyim, ben büyütürüm evladım olarak.’ dedim. ‘Oğlum, sen şaşırdın mı? Mümkün değil.’ dedi. Kabul ettiremedik. Orada ‘Ankara Okulu’ diye okulumuz var. Ayrılırken ‘Ben yine geleceğim, onu buradan alacağım, buradan ayrılmasın.’ dedim. Zor koptuk. Öyle bir ağlıyor ki tuttuğu zaman ceketi yırtacak. Korece ismini söylemeyi beceremedim, o yüzden Türkan ismini taktım. Döndüğümde dünyayı bağışlasalar o kadar değerli değil benim için dünya ama varlıkta ama yoksullukta ne olursa olsun evime geldim.”
Hükümetin daveti üzerine 2013 yılında Güney Kore’ye gittiğini belirten Başer, şunları kaydetti:
“Seul Belediye Başkanı, bana şöyle ‘Babam anneme anlatırdı, annem de bize anlattı. Türk askerinin cepheye girmesini dört gözle beklerdik çünkü çok iyi biliyoruz ki Türk askeri cepheye girdiği zaman ölür, bir adım geriye atmaz. O zaman rahat uyuyorduk. NATO askeri cepheye girdiği zaman çoluk çocuk hep nöbetteydik, uyku diye bir şey yoktu.’ dedi.”
Başer, Kore halkının Türklere duyduğu minnettarlığa değinerek, “Canlı tarihiz. Kore halkı anlaşamazsan bile yerlere kadar eğilip öpüyorlar Türkleri, o kadar seviyorlar. 70 küsur sene geçiyor, hala el üstünde tutuyorlar. Kore tamamen değişmiş. Ne kadar acı günler vardı. Buralar nasıl onarılır diye düşünürken, hiçbir yeri tanıyamadım. Oraya gittiğimde Türkan’ı 3 belediye aradı ama bulamadılar.” şeklinde konuştu.